bin dereden su getirmek, sözü döndürüp dolaştırmak, konudan uzaklaşmak.
şiddetli.
It rained all day to beat the band: Bütün gün şiddetli yağmur yağdı.
pastırmasını çıkarmak
Fiil
birinin kapısını aşındırmak
Fiil
birinin ürünlerini kapışmak
Fiil
varını yoğunu kaybettirmek
Fiil
birini (oyunda) adam akıllı yenmek.
birşeyde birinden önce davranmak
Fiil
birşeyi birinden önce yapmak
Fiil
birşeyde birini geçmek
Fiil
(birisinden) önce davranmak/yapmak.
We were planning to send a rocket into space, but the Russians beat us to it: Uzaya roket göndermeye hazırlanıyorduk, fakat Ruslar bizden önce davrandılar.
mürettebatı nöbet mevkilerine çağırmak
Fiil
önce davranıp almak/yapmak/kapmak, açıkta bırakmak.
John was going to apply for the job, but Ted beat him to the draw/to the punch: İş için John müracaat edecekti, fakat Ted daha önce davranıp onu açıkta bıraktı.
(a) erken davranmak, elini çabuk tutmak, (b) fırsattan yararlanarak hasmını yenmek.
önce davranıp almak/yapmak/kapmak, açıkta bırakmak.
John was going to apply for the job, but Ted beat him to the draw/to the punch: İş için John müracaat edecekti, fakat Ted daha önce davranıp onu açıkta bıraktı.
gemide savaş hazırlığı emrini vermek.